Ülkemizde neden doktorlara şiddet uygulanıyor?

Peki şiddet uygulandığı söylenen doktor, tamamen masum, sütten çıkmış ak kaşık kişiler mi?

Doktorlar bu konu için verilebilecek sadece küçük bir örnek. Buna öğretmen, market çalışanı, postacı gibi birçok örnek verebiliriz. Burada önemli olan, karşılaştığımız bir olayda kimin haklı olduğunu nasıl bilebiliriz? Peki mahkemeler, polis ve diğer yargı organları bu tarz durumlarda kimi cezalandıracağını nasıl bilebilir? Cevap çok basit!

Bilemezler!

Ortada apaçık bir kanıt yoksa eğer (görgü tanıkları, kamera-ses kayıtları vs.) en iyi rol yapan kişi davayı kazanır. Kendisini en iyi ifade eden ve karşı tarafı en iyi manipule eden kişi, haksız da olsa insanların kendisine hak vermesini sağlayabilir. Tabii halkımızın kendisini yargı makamı olarak görmesi de olayların önüne geçilemez hale gelmesini sağlıyor.

Bu konu ile ilgili çok yakın zamanda yaşanan bi olay üzerinden örnek verelim. Geçtiğimiz Mart ayında, Muğla Yatağan Devlet Hastanesi’ne kaldırılan bir uzman çavuş ile, bu hastanede çalışan bir doktorun kavgası tüm ülkede duyulmuştu. Darp raporu alan doktor, uzman çavuşun kendisini darp ettiğini ve gözlüğünü kırdığını iddia etmişti. Tüm Türkiye Uzman çavuşa öfke kusmuştu. Hatta hastanede staj yapan öğrenciler, uzman çavuş taburcu olurken alkışlayarak protesto etmişlerdi ve Türkiye’nin her yerinden sağlık çalışanları bu protesto olayını desteklemişti. Olaydan birkaç gün sonra ise tüm gerçek ortaya çıktı. Hastahanenin güvenlik kamerası görüntüleri ve ses kayıtları ortaya çıkınca, uzman çavuşun sonuna kadar tahrik edildiği anlaşıldı. Şikayetçi olan doktorun ise nasıl insanlık dışı hareketler sergilediğini tüm Türkiye görmüş oldu. Hastaneye gelen hasta yakınlarına, nefret dolu ve karşısındaki kişinin insan olduğunu bile düşünmeden yaklaştığını gösteren görüntüler meydana çıktığında uzman çavuş çoktan taburcu edilmişti. Umulur ki bu olaydan sonra bu hastanede staj yapan, sevimli, minik stajer arkadaşlarımız da , birdaha bu şekilde gaza gelip suçsuz bir adamı aşağılamaya çalışmazlar.

Peki bu olayda görüntü ve ses kayıtları ortaya çıkmasaydı ne olurdu? En düşük ihtimal ile uzman çavuş hakkındaki suçlamalardan aklanamaz ve hapis veya para cezasına çarptırılırdı. Bu olay kendisinin siciline bir kara leke olarak eklenir ve hatta belki de meslekten ihraç edilirdi. Ortada bir tanık veya kayıt olmaması gencecik bir adamın bütün hayatının alt üst olmasına sebep olabilirdi.

Peki neden?

Çünkü tahammül sınırlarımız pamuk ipliğine bağlı. Çok fazla gururluyuz. Kimseyle göz göze gelmeye bile tahammül edemiyoruz. Egolarımız o kadar fazla ki, konuştuğumuz veya tartıştığımız kişinin de bizim gibi, hisleri , düşünceleri, acıları olduğunu düşünemeyecek kadar empati yoksunuyuz. Olaylara bize anlatıldığı gibi inanmak için çok meyilliyiz. Kendi başımıza gelmeden kimsenin ne hissettiğini düşünemeyecek kadar benciliz.

Hoşgörü ve şiddet bizim ülkemizde birbirine tamamen eş orantılı olarak gösterilmektedir. Karşınızdaki kişiye ne kadar kibar ve nazik yaklaşırsanız o kişi size o kadar kaba ve üstten bakarak yaklaşır. Tabii bu duruma istisnalar dahil değil.

Ülkemiz insanları, birçok konuda taraf olarak ayrışmaya meyillidir. Futbol takımı, siyasi parti dini görüşler ve daha birçok neden ile kendini başkalarından soyutlamaya veya başkalarını dışlamaya hazır bir şekilde yaşıyoruz.

 

Belki de bir tarafa ait olmadan, sadece insanlık adına yaşamayı öğrenebildiğimiz gün, hayat sadece kendimiz için değil, çevremiz için de çok daha güzel bir hale gelebilir.

ALEM'E ABONE OL

Alem’e abone olarak yeni yayınlanan yazılarımız ve popüler içeriklerimizden haberdar olabilirsiniz.

E-mail